enerji iş sendikası, enerji iş, enerji-iş sendikası, enerji-iş

Son dönemde maden ocaklarında yaşanan iş cinayetlerinin nedenleri ve çözüm üzerine Birleşik Kamu-İş'e bağlı Enerji-İş Sendikası’nın 03.11.2014 tarihli yazılı basın açıklamasıdır.

Ya Kamulaştırma, Ya Ölüm!

AKP iktidarının ekonomi ve sosyal politikaları genel olarak çalışanların iş güvencesi, iş güvenliği ve sosyal haklarını bir bir budarken özellikle enerji, madencilik ve inşaat sektöründeki uygulamaları ise emekçilere bu dünyada cehennemi yaşatmaktadır. 

Madenlerde yerin metrelerce altında can veren emekçiler, inşaatlarda yerin metrelerce üstünden düşen emekçiler AKP iktidarının olağan gazete haberlerindendir. Bu tabloyu yaratan AKP iktidarının insanı değil, piyasayı merkez alan ekonomi ve sosyal politikalarıdır.

İş Kazası Yok, İş Cinayeti Var!

Çalışma hayatında kaza yoktur cinayet vardır, fıtrat (kader) yoktur tedbirsizlik ve ihmal vardır. Patronların aşırı kar hırsı ve kamunun denetimsizliği bize failleri göstermektedir. 

Çalışma düzenini kaza olmayacak şekilde örgütlemek, işçinin sağlığını ve güvenliğini korumak işverenin sorumluğundadır. Sorumluluklarını yerine getirmeyen işverenleri tespit etmek, denetlemek, yaptırım uygulamak ise siyasi iktidarın asli görevidir. Siyasi iktidar, hem işvereni halka şikayet ederek görevini yerine getirmemekte, hem de yaptığı düzenlemelerle iş cinayetlerine yol vermektedir.

Kendine Saltanat Sarayları Dikenler Emekçiye Düşman

AKP iktidarının 2004 yılında Madencilik Yasasında yaptığı değişiklikle madenler kamunun elinden alınıp, yabancı sermaye ve özel sektöre peşkeş çekilmiştir.  Özel sektörle birlikte, maliyetleri iyice kısmak için eğitim, iş güvenliği, insani çalışma koşulları rafa kaldırılarak irili ufaklı yüzlerce madende ölçüsüz bir kar hırsıyla aşırı üretim zorlanmaktadır.

1946-2014 yılları arasındaki iş cinayetlerinin ortalama sayısı 983 iken, AKP’nin madencilikte piyasayı merkez alan rödovans (kiralama) sistemi, özelleştirme ve taşeronlaşma politikaları ile 2003-2014 yılları arasında iş cinayeti ortalaması 1166’ya yükselmiştir. Üstelik dünyadaki gelişime paralel olarak iş teknolojileri ve tedavi olanakları daha gelişmiş olmasına rağmen iş cinayeti sayısı artmıştır.

Emekçinin can güvenliği pahasına kısılan kaynaklarla kendi saltanatı için sırça saraylar inşa eden siyasi iktidar, emekçilere karşı son derece programlı, bütünlüklü bir saldırı politikası gütmektedir. İktidarın benimsediği ekonomik model yağmacı karakterde, kamusal varlıkları talana dayanan, kamusal hizmetleri adım adım özel sektöre devreden ve bu süreci de “baskı” ile yöneten bir niteliktedir.

Tesadüf Değil, AKP’nin Enerji Stratejisinin Doğal Sonucu

İş cinayetlerindeki artış AKP’nin benimsediği enerji stratejisinin doğal sonucudur. Gün geçtikçe daha da bozulan sıcak paraya bağımlı ekonomi politikası, enerjide sözde doğalgaza bağımlılığı ve cari açığı azaltmak adına kömür üretimine hız vermiştir. Sahalarda aşırı üretimin zorlanması, maden sahalarının alım garantisi verilerek özel sektöre açılması, özel sektör maliyetleri kısarak emek üzerindeki sömürüyü devasa boyutlara taşıyıp can güvenliğini bile hiçe sayması hep bu stratejinin parçasıdır. Daha çok sayıda termik santral özelleştirmek amacıyla izlenen ve ekonomiyi emekçilerin kanı üzerinden döndürmeye çalışan bu stratejinin devamına izin verilemez.

Madencilikte Kamulaştırma Zorunlu ve Kaçınılmaz

Madencilik, milli çıkarlarımızın ve emeğin çıkarlarının en çok iç içe geçtiği sektörlerden biridir. Madencilikte; hem milli servetimizin yabancı ve yerli sermayeye peşkeş çekilmesine göz yumulmamalı, hem ülkemizin çıkarlarına en uygun ölçüde değerlendirilmesi sağlanmalı, hem de aynı zamanda emeğin gerçek karşılığı ve emekçinin can güvenliğini garanti altına alınmalıdır. Bu üç koşulun aynı anda gerçekleşmesi madenciliğin artık ancak kamu eliyle yapılmasıyla mümkündür. Enerji sektöründeki bütün özelleştirme uygulamalarına derhal son verilerek, özel sektörün işletiminde olan maden sahaları derhal kamulaştırılmalıdır.

AKP iktidarı uyguladığı politikalarla emekçilere ölümcül bir yol ayrımını, ya ölümü ya kamulaştırmayı dayatmaktadır. Kamulaştırma talebi artık “radikal” bir slogan değil, emekçi açısından yaşamsal bir zorunluluk haline gelmiştir. Fakat kendine saltanat sarayları dikenler, açgözlü patronların tatlı karlarına ilişemeyenler, Türkiye’yi bir uçuruma doğru sürükleyenler kamulaştırma yapamaz. İktidarın hayatıyla oynadığı emekçinin, halkçı-kamucu-milli bir iktidar seçeneğini kendi elleriyle yaratmasının zamanı gelmiştir, koşulları da olgunlaşmıştır. Bu görev için bütün siyasi partilerimiz, demokratik kitle örgütlerimiz harekete geçmeli, ciddi adımlar atmalıdır.

Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana kan ve ateşle tarih yazan Türkiye emekçisinin yerin kat kat altında ölmeye razı olmasını kimse beklemesin. Bunu, “Çankaya’nın Şişmanı” öğrendi, Çankaya’nın Uzunu da Kısası da öğrenecek!

VolkanTÜRKYILMAZ
Genel Başkan